Yalancı Bir Cennet: Dubai
Geçen haftalarda, MÜSİAD Sivas heyetimizle birlikte, ailelerin de katıldığı bir yurt dışı seyahati kapsamında Birleşik Arap Emirlikleri’ne (kısa adıyla BAE) gittik. Gezimizin büyük bir bölümünü Dubai’de planladık. Şimdi sizlerle oradan edindiğim izlenimleri paylaşmak istiyorum.
Dünyanın dört bir yanında yoğun reklamları yapılan, olumsuz yönlerinin neredeyse hiç gösterilmediği; gerek sosyal medya aracılığıyla, gerekse tatil için giden kişilerin olumlu etkilenmesiyle sürekli insan çekmeyi başaran bir ülke burası. Elbette en gözde yeri de Dubai.
Dünyanın En Büyük Şirketi: Dubai
Gitmeden önce yaptığımız araştırmalarda fark ettim ki; Dubai bir şehirden fazlası, adeta bir ticarethane. Diğer ülkelerde olup da onlarda olmayan tek şey ise: Tarih…
Ancak bu eksikliği göstermemek için ellerinden geleni yapmışlar: Her şeyin en pahalısını, en ilginç olanını inşa etmişler. Yapay göller, yapay adalar, dünyanın en hızlı asansörleri, en yüksek binaları… Kimsede olmayan şeylerle süsleyip, ustalıkla reklamını yaparak herkesi bu “yalancı cennet”in içine çekmeye çalışmışlar. Ve bunu başarmışlar; çünkü bundan büyük bir gelir elde ediyorlar.
Ticaret Varsa, Hayat Vardır
Gezimiz ailelerin de katılımıyla çok keyifli ve muhabbetli geçti. Tabii iş insanlarıyla yolculuk yapınca, ticaret her zaman gündemin ilk sırasında yer alıyor. Şunu açıkça gördüm ki; iş insanıyla yapılan her yolculuk, size olaylara farklı pencerelerden bakmayı öğretiyor.
Toprak olarak baktığınız bir çölü, üretim ve yaşam alanına çevirebiliyor iş insanı. Zaten iş insanı dediğimiz kişi, bizim gibi düşünmeyip, farklı ve özgün bakış açısını hayata geçiren kişidir. Yoksa fikir üretmek herkesin yapabileceği bir şey. Ancak günün sonunda bu fikri hayata geçirenler kazanan oluyor.
“Ben de bunu düşünmüştüm, ne var ki bunda?” demek kolay… Ama önemli olan, düşündüğün fikri hayata geçirmek için yerinden kalkmak, harekete geçmek ve hedefe doğru emin adımlarla yürüyebilmek. Bence iş insanının tanımı tam da budur.
Ruhsuz Bir Fuar Alanı mı?
Dubai, adeta dünyanın bir fuar alanına dönüşmüş. Her ülkenin bir vitrini, her markanın bir yeri var. Ancak ticaretin bile ruhsuzlaştığı, sadece kazanca odaklandığı bir sistem kurulmuş. İnsan ilişkilerinden çok yapay zekâ ile karşılaşıyorsunuz. Ticaret var ama bereketi var mı, işte orası tartışılır…
Kazancımız Bu mu Olmalı?
Sormadan edemiyorum: Gerçek kazancımız bu mu olmalı? İnsanların sadece parasını almaya odaklı bir sistem içinde mi yer almalıyız? Bir yanda lüks ve ihtişamın peşinden koşarken, diğer yanda mazlumların sıkıntılarına gözümüzü kapatmak ne kadar doğru?
Yalancı bir cennetin içinde yaşarken, gerçek sıkıntılarla boğuşan Müslüman kardeşlerimizin feryatlarına karşı duyarsız mı kalmalıyız? Görmezden mi gelmeliyiz?
Vesselam…
Selam ve dua ile.