Köşe Yazıları

Toprağın Ötesine Uzanan Bağlar: “Issız Cuma”

Çanakkale’nin Yenice ilçesinde, Seyvan ile Çakıroba köyleri arasında kalan Issız Cuma Mezarlığı, son günlerde bölgenin gündemini yeniden sıcak tutuyor. Yerel kaynaklardan derlenen bilgilere göre yan yana duran iki mezar, toprağa verilen genç bir anne ile kısa süre sonra hayatını kaybeden bebeğine ait.

Ancak bu iki mezarı asıl dikkat çekici kılan, defnedildikleri ilk günden bu yana bir türlü “ayrı duramıyor” olmaları. Köylülerin anlatımına göre mezarlar başlangıçta birbirinden birkaç adım uzaklıktaydı; fakat yıllar içinde taşlar yavaş yavaş yaklaşarak neredeyse tek bir mezara dönüşecek kadar birleşti.

Mezarlık görevlilerinin ve aile yakınlarının zaman zaman mezarları düzeltmeye çalışmasına rağmen, her müdahalenin ardından taşlar yeniden yan yana bulunuyor.

Bu esrarengiz değişimi ilk fark eden köylüler hâlâ o günü dün gibi hatırlıyor. Yaşlı bir köy sakini, “İki mezarın arasındaki mesafe vardı. Bir süre hiç uğramadık. Sonra geldiğimizde taşlar neredeyse birbirine yaslanmıştı,” diye anlatıyor ve ekliyor: “Ayırdılar… Ama bir süre sonra yine birleşti. Artık kimse dokunmuyor. Anne ile bebeğin ayrılmak istemediğini düşünüyoruz.”

Kimi köylüler olayı toprak kaymasına bağlarken, bazıları mezarların yıllardır böylesine düzenli bir biçimde birbirine yaklaşmasını “doğanın açıklayamayacağı bir yakınlık” olarak niteliyor.

Bugün Issız Cuma Mezarlığı, yalnızca bir defin alanı değil; sessizliğin içinde yankılanan bir hikâyenin durağı. Yıllardır kimsenin ses etmediği taşlar, anne ile evladı arasındaki bağın ölümün soğuk sınırını bile aşabileceğini hatırlatır gibi. Rüzgârın taşların arasında dolaştığı, eski mezarların gölgesinin uzadığı bu alanda zaman zaman dışarıdan gelen ziyaretçilerin sessiz adımları duyuluyor.

Mezarlığın adını duyan çok sayıda kişi, bu gizemli olayı görmek için köye geliyor; birleşmiş mezarlara bakarken hem şaşkınlık hem de derin bir hüzün hissediyor. Bazıları mezarların başında dua ederken gözyaşlarını tutamıyor, bazıları ise sessizce taşların fotoğrafını çekip oradan uzaklaşıyor.

Her ne kadar bilimsel açıklamalar toprak hareketleri, çökmeler veya zemindeki kaymalar üzerine kurulsa da, Issız Cuma Mezarlığı’nı ziyaret eden çoğu kişi bu açıklamaların hikâyenin ağırlığını taşımadığını düşünüyor.

Çünkü buradaki manzara, yalnızca iki taşın birbirine yaklaşması değil; toprağın altındaki iki kalbin yeniden yan yana gelişinin, bir annenin evladından vazgeçmeyişinin bir sembolü gibi duruyor.

Yenice’nin en sessiz noktalarından biri olan bu küçük mezarlık, bugün hem meraklıların hem de duygusal bağ kuran ziyaretçilerin uğrak yeri olmuş durumda. Mezarların birleşip birleşmediğini anlamaya çalışanlar kadar, mezarlığın derin sessizliği içinde anne ve bebeğin hikâyesine tanıklık ettiğini hissedenler de var.

Issız Cuma Mezarlığı, yıllardır olduğu gibi bugün de aynı soruyu bırakıyor geride: Bazı bağlar gerçekten toprağın bile ötesine uzanabilir mi?

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu