Köşe Yazıları

Rojin Kabaiş Dosyası: Gerçekler Saklanıyor, Adalet Boğuluyor

Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi öğrencisi Rojin Kabaiş, 27 Eylül 2024’te yurttan çıktı ve bir daha geri dönmedi. Günler sonra Van Gölü kıyısında cansız bedeni bulundu. Yetkililer ilk günden kararını vermişti: “Boğulma.”

Dosya hızla kapatıldı, sorular cevapsız kaldı. Ama gerçekler kolay gömülmedi.

Aylar sonra ortaya çıkan adli raporlar, her şeyi değiştirdi. Kabaiş’in bedeninde birden fazla kişiye ait DNA tespit edildi. Yani ortada bir temas, bir iz, bir gerçek vardı.

Ama raporun sonunda yine aynı cümle yazıldı: “Cinsel saldırı veya cinayet bulgusuna rastlanmadı.”

Bu cümle, olayın en karanlık satırı oldu. Çünkü bu kadar açık bir çelişki karşısında soruşturma derinleştirilmedi — tam tersine, üzeri kapatıldı.

Rojin’in telefon kayıtları, son görüştüğü kişiler, deliller, hepsi sessizliğe gömüldü.

Kamuoyuna yapılan açıklamalar birbiriyle çelişti. Önce “sevgilisi yoktu” denildi, ardından “Kıbrıs’ta biri vardı” iddiası ortaya atıldı. Olayın yönü değiştirildi, dikkat dağıtıldı.

Gerçek faillerin peşine gidilmedi, dosya bir sessizlik duvarının arkasına itildi.

Aile, aylarca “Rojin intihar etmedi, öldürüldü” dedi.

Avukatlar, “Deliller var ama irade yok” dedi.

Barolar ve kadın örgütleri, “Soruşturma kasıtlı biçimde etkisizleştirildi” açıklaması yaptı.

Ve Meclis, olayı araştırma önerisini oyladı. Sonuç: Red.

Bir genç kadın ölmüş, deliller ortadayken Meclis “bakmaya gerek yok” dedi.

Bugün Rojin Kabaiş dosyası, Türkiye’de adaletin nasıl susturulduğunu gösteren bir aynadır.

Bir genç kadının ölümünü bile aydınlatamayan sistem, her satırında kendi çöküşünü yazıyor.

Raporlar çelişkili, deliller karanlıkta, açıklamalar yetersiz.

Rojin Kabaiş boğulmadı — boğulan şey adaletin kendisi.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu