Köşe Yazıları

İki Kapı Aynı Eşik

“Edebiyatta yalnızca iki hikâye vardır: Kahraman yola çıkar ya da şehre bir yabancı gelir.” Bu cümleyi ilk duyduğumda, ikisini de aynı gün yaşıyormuşum gibi hissettim. Çünkü bazen insan yerinde dururken şehir ona yabancılaşır; bazen de evinden çıkmadan uzun bir yolculuğa başlar.

Sıradan bir sabah kahvemi karıştırırken balkondan sokağı izliyorum: kuryenin motosikleti, bakkalın önünde bekleyen kedi, penceresini yeni uykudan aralayan yaşlı amca… Her şey tanıdık. Ama bir anda kapıdan tanımadığım bir gülüş geçiyor, bir koku, bir gölge… Ve hikâye başlıyor. Büyük olaylara, tren biletlerine ya da fırtınalara gerek yok. Yabancı dediğimiz şey, çoğu zaman kendimizin henüz tanışmadığımız hâlidir: cesur yanımız, kırılgan yanımız, bir gün affeden, ertesi gün öfkelenen yanımız. İçimizden geçen her yeni hâl, şehrin meydanına çıkan bir yabancı gibidir; kimi kalabalığı büyüler, kimi sessizce bir köşede oturur.

Yolculuk da böyledir. En uzun yolculuklarımı evin koridorunda yaptım. Salonla mutfak arasında yürürken birden çocukluğuma, eski bir fotoğrafın kenarından yıllar öncesine savruldum. Kapı eşiği pasaport kontrolü, ışık düğmesi gümrük memuru, halının püskülleri sınır telleri oldu. Yanımda her seferinde başka bir bagaj vardı: umut, yorgunluk, yahut dile dökülemeyen bir teşekkür.

Bir kez yağmur altında, otobüs durağında yanımda duran genç kadın şemsiyesini paylaştı. “Bu mevsim böyle, karar veremiyor,” dedi. O an anladım ki yabancı sadece insanlar değil; mevsimler, gökyüzünün tonu, paylaşılan bir suskunluk da yabancı olabilir. Ve bazen yolculuk, sadece ıslanmaya razı olmaktır.

Şehir sahne gibidir; yol ise kulis. Kulis karanlıktır, kablolar yerde kıvrılır, prova sesleri yankılanır… Ama büyü orada başlar. Bir düğme dikilir, bir cümle fısıldanır, sahneye adım atmadan önce kalp hızlanır. Yolculuk, aslında o karanlıkta kendine “Şimdi” demektir. Yabancı da benzer şekilde perdenin arasından sızar, ışık yüzüne düşer, herkes nefesini tutar.

Geçen hafta kızımla balkonda oturuyorduk. İki buçuk yaşında. Elinde küçük bir oyuncak tren vardı. “Anne, tren nereye gidiyor?” diye sordu. “Uzağa,” dedim. Bir an düşündü, sonra kollarını tren gibi açıp koşmaya başladı: “Ben de gidiyorum!” O an fark ettim, çocuk için yolculuk bavulla değil, hayalle başlıyor. Belki de biz büyüdükçe unuttuğumuz şey tam da bu: en büyük yol, evin salonunda başlıyor.

Annem bir gün telefonda, “Kütüphaneyi topladım, senin çocukluk masal kitabın çıktı,” dedi. Yıllar sonra kapı çalan bir yabancıydı o kitap. İlk sayfasında eğri büğrü yazılmış adım bugünle buluştu. Belki de mesele şu: Yola çıkarsın ve bir yerde kendinle karşılaşırsın; saçların rüzgârda farklı dalgalanır, sesin yabancılaşır, adın sana uzak gelir. Sonra gülümsersin: “Tanıştığıma memnun oldum.”

Bütün edebiyat, bu küçük farklılıkların kaydıdır. İki kapı vardır: biri dışarıya, biri içeriye açılır. Hangisini seçersen seç, eşik aynıdır. Bir yanında yağmur, diğer yanında sen. Hikâye de tam orada, kapı aralığında başlar.

TUĞBA ALTUNÇİZME – ÖZGEÇMİŞ

1991’de Mersin’de doğdu. İlk ve ortaöğretim hayatını aynı şehirde tamamlayan yazar, 2010 yılında Çanakkale Onsekiz Mart Üniveristesinde sınıf öğretmenliği bölümünde üniversite eğitimine başladı ve lisans hayatı boyunca Gençlik ve Spor Bakanlığı bünyesinde gönüllü öğretmenlik projelerine katılarak ödev ve materyal desteği sağladı. Toplum Gönüllüleri Vakfı çatısı altında, eğitim-öğretim kurumlarının fiziksel ihtiyaçlarına katkı sunan programlarda bulundu. Lisan sonrası akademik hayatına Eskişehir Anadolu Üniversitesinde, Sosyal Hizmetler bölümünde devam eden yazar Sivas Sosyal Yardımlaşma Müdürlüğünde stajını tamamladı. İlk görev yeri olan Iğdır’ın Aralık ilçesinde sınıf öğretmenliği görevine başladı ve aynı şehirde köy okullarında kütüphane kurma ve geliştirme çalışmalarına katıldı. Iğdır’da 4 yıl sınıf öğretmeni olarak görev yaptıktan sonra 2019 yılında Sivas’ta görevlendirildi. Çeşitli sosyal sorumluk projeleri ile iklim değişikliği, çevre eğitimi ve bilinçli okuryazarlık alanlarında ilköğretim kademesinde farkındalık oluşturmayı hedefleyen yazar, aynı zamanda Sivas Okuyan Kadınlar Derneğinde kurulduğu günden itibaren üyeliğine devam ediyor ve şehirde kadınların okuma iklimine sahip çıkmaya çalışıyor. Evli ve bir çocuk annesi olan yazar; eğitimde fırsat eşitliği, yaşam becerilerinin gelişimi, aile-eğitim dayanışması, ekolojik okuryazarlık gibi konularda yazmaya ve eğitim vermeye devam ediyor.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu