Evrenin en büyük radyo jeti keşfedildi! – Birlik Haber Ajansı
ANKARA-BHA
Bilim insanları, evrenin erken dönemlerine ışık tutan olağanüstü bir keşfe imza attı. Yapılan gözlemler, Samanyolu’nun iki katı genişliğinde devasa bir radyo jetinin varlığını ortaya koydu. Bu keşif, evrenin şimdiki yaşının yalnızca yüzde 10’una denk gelen bir dönemde meydana gelen gök cisimlerinin anlaşılmasına büyük katkı sağlıyor.
Alt Başlıklar
Tarihin en büyük radyo jeti
Ulusal Bilim Vakfı’na bağlı NOIRLab araştırmacılarından Anniek Gloudemans, bu keşfi “erken evrende şimdiye kadar gözlemlenen en büyük radyo jeti” olarak tanımladı. Büyük Patlama’nın hemen ardından yayılan bu tür radyo jetleri, bugüne dek tespit edilememişti. Gloudemans, bu durumun nedeninin kozmik mikrodalga arka plan ışımasının uzak cisimlerin radyo ışığını sönükleştirmesi olabileceğini belirtiyor.
Kuasarlar ve süper kütleli kara delikler
Galaksilerin merkezinde yer alan süper kütleli kara delikler, güçlü kütle çekimi sayesinde çevresindeki maddeleri içine çeker. Bu süreç, büyük miktarda enerji açığa çıkmasına neden olur ve bilim insanları, bunun kuasarların oluşumuyla bağlantılı olduğunu düşünüyor. Evrendeki en parlak gök cisimleri olarak bilinen kuasarlar, enerjik madde jetleri yayabiliyor.
İki güçlü radyo teleskop kullanılarak tespit edilen bu devasa jetin genişliği en az 200 bin ışık yılına ulaşıyor. Bir ışık yılı, ışığın bir yılda kat ettiği yaklaşık 9,46 trilyon kilometrelik mesafeye eşit.
Erken evrenin gizemleri aydınlanıyor
Astronomlar, evrenin geçmişini incelemek için uzak noktalara bakarak zaman yolculuğu yapıyor. Yeni keşif, ilk radyo jetlerinin ne zaman ortaya çıktığı ve galaksileri nasıl şekillendirdiğine dair önemli ipuçları sunuyor.
Bu devasa radyo jetini oluşturan kuasar, evrenin yalnızca 1,2 milyar yaşında olduğu dönemde meydana geldi. Kuasarın kütlesi Güneş’in 450 milyon katına denk gelse de, tipik kuasarlara kıyasla daha küçük boyutlarda olduğu tespit edildi. Gloudemans, bu durumun erken evrende güçlü jetlerin oluşması için aşırı büyük bir kara deliğin gerekli olmadığını gösterdiğini ifade etti.
Asimetrik jet yapısı ve gözlemler
Gözlemler, jetin iki tarafında asimetrik özellikler bulunduğunu ortaya koydu. Farklı uzaklıklara yayılma ve parlaklıktaki değişkenlikler, çevresel koşulların aşırı farklılıklar göstermesinden kaynaklanıyor olabilir.
Bu önemli keşif, Avrupa’daki Low Frequency Array (LOFAR) radyo teleskop ağı kullanılarak yapıldı. Daha sonra, Hawaii’deki Gemini Kuzey Teleskobu’nun kızılötesi spektrografı ve Teksas’taki Hobby-Eberly Teleskobu ile farklı dalga boylarında ek gözlemler gerçekleştirildi. Bilim insanları, tüm bu verileri bir araya getirerek J1601+3102 adı verilen kuasarın ayrıntılı bir profilini çıkardı.
Gloudemans, “Erken evrende güçlü radyo jetleri yayabilen kuasarları araştırıyoruz. Bu keşif, farklı teleskopların birlikte çalışmasının gücünü gözler önüne seriyor.” dedi.
Evrenin ilk dönemlerine dair yeni keşifler kapıda
Bu büyüklükte bir radyo jetinin keşfedilmesi, evrenin erken evrelerinde daha fazla benzer cismin var olabileceğine işaret ediyor. Araştırmacılar, bu tür jetlerin oluşum mekanizmasını anlamak için yeni gözlemler yapmayı planlıyor.
Gloudemans, “Erken evrende yaklaşık bin kadar kuasar tespit edildi. Bunlar nadir yapılar olsa da, elimizde önemli sayıda örnek bulunuyor” dedi. Bilim insanları, kuasarların merkezindeki süper kütleli kara deliklerin, gaz ve tozun sürtünmesiyle aşırı parlak hale geldiğini düşünüyor. J1601+3102 özelinde, bu malzemenin bir kısmı güçlü radyo jetleri olarak uzaya yayılmış durumda.
Evrenin farklı bölgelerindeki devasa jetler
Geçtiğimiz yıl, bilim insanları LOFAR teleskobunu kullanarak 23 milyon ışık yılı genişliğindeki “Porphyrion” adlı radyo jetini keşfetmişti. Ancak Porphyrion, Dünya’ya 7,5 milyar ışık yılı uzaklıkta bulunduğu için erken evren yerine daha “yakın evrende” yer alıyor.
Bilim insanları, büyük patlamadan kalan kozmik mikrodalga arka plan ışımasının erken evrendeki bu tür devasa jetleri tespit etmeyi zorlaştırdığına inanıyor. Ancak bu yeni keşif, evrenin ilk dönemlerinde güçlü radyo jetlerinin var olabileceğini ve kara deliklerin galaksilerin evriminde oynadığı rolü gözler önüne seriyor.