Köşe Yazıları

Erteleme Davranışı: Çocuklar Neden Başlamakta Zorlanıyor?

Her anne baba bu cümleyi duymuştur:

“Birazdan yapacağım.”
“Sonra bakarım.”
“Başlayacaktım ama canım istemedi.”

Ve o “birazdan” hiç gelmez…
Ödev yapılmaz, kitap açılmaz, hedef hep “yarına” kalır.

Peki neden?
Neden bazı çocuklar bir işe başlamakta bu kadar zorlanır?
Neden erteler, kaçınır, oyalanır?

Erteleme (procrastination), tembellik değil; çoğu zaman kaygı, mükemmeliyetçilik ve yetersizlik hissinin bir dışa vurumudur.
Ve işin ilginç yanı, sadece çocuklar değil, yetişkinler de bundan muzdariptir.
Ama çocuklarda bu davranış çok daha hassas bir döneme denk gelir: özgüvenin oluştuğu yaşlara.

“Yapmak İstemiyorum” Değil, “Yapamazsam?” Korkusu

Birçok çocuk, aslında yapmak istemediği için değil, yapamayacağı korkusuyla başlamakta zorlanır.
Zihinlerinde şu cümleler döner:

“Ya yanlış yaparsam?”
“Ya yeterince iyi olmazsa?”
“Ya öğretmenim beğenmezse?”

İşte bu iç sesler, çocuğu adım atmaktan alıkoyar.
Yani mesele istek değil, özgüvendir.

Bir eğitim koçu olarak öğrencilerimden sıkça duyarım:

“Başlamıyorum çünkü nasıl yapacağımı bilmiyorum.”
Bu noktada çocuklara hatırlatmamız gereken şey şudur:
Başlamak mükemmel olmak değil, denemeye cesaret etmektir.

Beyin ve Erteleme Arasındaki Bağ

Beyin, zorlanacağı bir işe başlamamak için “oyalanma” mekanizmaları üretir.
Dikkatini dağıtır, konfor alanına çeker, anlık keyiflerle rahatsızlığı bastırır.
Bu yüzden çocuk derse oturmak yerine telefona uzanır, dolabı düzenler, ya da su içmeye kalkar.

Aslında beyin, “stresli” gördüğü bir işi erteler çünkü başlamak, bilinmezlikle yüzleşmektir.
Ama bir kez başladığında, korkunun yerini rahatlama alır.

Biz yetişkinler çocuklara bunu öğretebiliriz:

“Zor olan başlamak. Başladığında, işin yarısı bitmiştir.”

Ertelemenin Altında Gizlenen Duygular

Her ertelemenin altında bir duygu yatar:

Kaygı: “Başaramam” korkusu

Bıkkınlık: Tekrar eden işlerden sıkılma

Kendine inanç eksikliği: “Ben zaten yapamam” düşüncesi

Mükemmeliyetçilik: “En iyisi olmazsa hiç olmasın” bakışı

Bu duyguları tanımadan çocuğu “hadi yap artık!” diye zorlamak, sadece baskıyı artırır.
Oysa bir eğitimci ya da ebeveyn önce şu soruyu sormalı:

“Bu işi neden ertelediğini biliyor musun?”

Bazen çocuk sadece yönlendirmeye ihtiyaç duyar, bazen duygusal desteğe.

Küçük Adımlarla Başlamak

Erteleme davranışını aşmanın en etkili yolu, küçük adımlarla başlamaktır.
Çünkü çocuk büyük hedefi bir bütün olarak gördüğünde gözünde büyütür.
Ama o hedefi parçalara ayırdığında, kontrol duygusu artar.

Örneğin:

“Bugün sadece 10 dakika çalış.”

“Sadece bir paragraf oku.”

“Sadece başla, devam etmek zorunda değilsin.”

Çocuk başladıktan sonra beyin, tamamlama motivasyonu devreye sokar ve işi bitirmek ister.
Böylece “başlayamama” korkusu yavaş yavaş çözülür.

Ailelerin Tutumu: Zorlama Değil, Rehberlik

Birçok anne baba, çocuk dersini ertelediğinde öfkeyle yaklaşır:

“Yine başlamadın mı?”
“Neden hep son dakikaya bırakıyorsun?”

Oysa bu tepki, çocuğun kaygısını artırır ve erteleme davranışını daha da güçlendirir.
Bunun yerine şu yaklaşım çok daha etkilidir:

“Bu işi yapmak sana zor geliyor gibi hissediyorum. Nereden başlasak daha kolay olur?”

Bu cümle hem duygusal destek verir hem de çocuğa kontrol duygusu kazandırır.

Başarısızlığı Değil, Denemeyi Övmek

Erteleme davranışını azaltmanın en güçlü yolu, denemeyi övmektir.
Çocuk bir işe başlamaya cesaret ettiğinde, sonuçtan bağımsız olarak takdir edilmelidir.

“Harika, başlaman bile büyük bir adım.”
“Pes etmeden denemen beni gururlandırdı.”

Çünkü çocuğa öğretilmesi gereken şey şudur:
Değerin sonuçta değil, çabada gizlidir.

Eğitimde Yeni Bir Bakış: “Başlamak Öğrenmenin İlk Basamağıdır”

Eğitimde çoğu zaman bitirmeye, tamamlamaya odaklanıyoruz.
Ama aslında en değerli an, o ilk adımdır.
Bir çocuk bir işe başlamak için kendine inanıyorsa, artık öğrenmeye açıktır.

Bu yüzden okullarda ve evlerde şu bilinci yaymak gerekiyor:
Başarılı çocuk, her şeyi yapan değil; yapamadığında bile tekrar denemeye cesaret eden çocuktur.

Sonuç: Ertelemeyi Değil, Anlamayı Öğretelim

Bir çocuk dersini erteliyorsa, bu tembellik değil, duygusal bir çağrıdır.
Belki korkuyordur, belki yorulmuştur, belki sadece cesaretlendirilmek istiyordur.

Biz eğitimciler, o sessiz çağrıyı duymalıyız.
Çünkü çocuklara yalnızca bilgi değil, başlama cesareti kazandırmak da bizim görevimizdir.

Ve unutmayalım:

“Bir işe başlamak, başarı yolculuğunun ilk adımıdır.”
“Her adım, bir sonraki için güç verir.”

Eğitim Koçu Betül Mülayim

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu