BBP Kars İl Başkanı Ertem: “Türkiye hariç, hiçbir Müslüman ülkeden ses çıkmıyor, Yazıklar olsun” – Birlik Haber Ajansı
KARS-BHA
Büyük Birlik Partisi Kars İl Başkanı Tuncay Ertem, parti binasında düzenlediği basın toplantısında gündeme dair açıklamalarda bulundu. Ertem şunları söyledi.
“İsrail, 7 Ekim 2023’ten sonra Gazze’ye başlattığı saldırılarda, -resmi rakamlara göre- çoğunluğu kadın ve çocuk, tamamına yakını sivil, 62 bin Filistinliyi katletti.
Doğrudan sivillerin hedef alınmasının, yapılan soykırımın amacının, “Filistin’de tek bir Müslüman bırakmamak” olduğunu, bugün, Trump’ın ve İsrail hükümetinin yaptığı açıklamalarla bir kez daha doğrulayabiliyoruz.
Katliam 16 ay boyunca devam etti.
16 ay devam eden saldırıların gerçekleştirilen soykırımın ve 19 Ocak’ta imzalanan ateşkesin ardından, İsrail;
Filistin halkının iradesini ve direncini kıramadı;
Hamas’ı mağlup edemedi;
Hamas’ın askeri kapasitesini yok edemedi;
Hamas’ı uluslararası alanda izole edemedi;
Uluslararası kamuoyunun desteğini kazanamadı.
Bilakis, İsrail, meşruiyet kaybına uğradı.
Ve
Soykırımcı, katliamcı ilan edildi.
İlk günden beri, tepkimizi net olarak dile getirdik:
Yaşananların bir savaş değil, “cinayet” ve “soykırım” olduğunu söyledik.
Maalesef, katliamlar devam ederken uluslararası kuruluşlar ve batılı devletler duruma sessiz kaldılar ya da İsrail’i desteklemeyi tercih ettiler.
Daha utanç verici olan, ilk tepkiyi vermeleri gereken Arap ülkelerinin sessizliği oldu.
İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Yoav Gallant’ın, Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından “savaş suçu” ve “insanlığa karşı suç” işlemekle sorumlu tutulması ve mahkeme tarafından bu iki isim hakkında tutuklama kararı alınmasından sonra, Arap ülkelerinin tavrı kısmen de olsa değişti.
Aralarında Batılı devletlerin de olduğu birçok devlet, bu iki ismin, ülkelerine ziyarette bulunmaları durumunda tutuklanabileceğini ifade ettiler.
16 aylık süreçte, batılı ülkelerin yönetimleri, yaşananlarla ve politikalarıyla ilgili, kendi vatandaşlarını bile ikna edemediler.
Batılı ülkeler başta olmak üzere birçok ülkede İsrail’i hedef alan ve Siyonizm’e tepki veren gösteriler düzenlendi.
İsrail, uluslararası kamuoyunda büyük bir prestij ve meşruiyet kaybına uğradı.
İsrail, tarihinde hiç şahit olmadığı kadar uluslararası izolasyona maruz kaldı.
Uluslararası toplum, beklenilenin ve sağlanmaya çalışılanın aksine, çatışmalar esnasında Hamas’a yönelik bir tepki ortaya koymadı.
Bazı İsrailli analistler bile, Hamas’ın, bu süreçten meşruiyetini artırarak çıktığına dair yorumlar yaptılar.
İsrail, kendi içinde de çelişkileri ve siyasi çatışmaları yaşıyor.
Ateşkes kararı, İsrail’deki bazı kesimler tarafından “yenilgi” olarak yorumlandı.
İşlediği savaş suçları; gerçekleştirdiği soykırım; UCM tarafından suçlu bulunması; hakkında devam eden yolsuzluk davaları; bölge ve dünya barışını tehlikeye atması; bu ve benzer nedenlerle İsrail’de aldığı ağır eleştirilerin ardından; ABD Başkanı Trump’ın 5 Şubat’ta yaptığı saçma ve kabul edilemez Gazze planı açıklaması, Netenyahu’ya nefes aldırmış görünüyor.
Trump’un açıklamalarını değerlendirebiliriz ya da içeriğindeki saçmalığın düzeyi dolayısıyla “değerlendirmeye değmez” diyebiliriz.
Trump’ın açıklamaları, çok açık bir şekilde, öncelikle, İsrail’in ve Netenyahu’nun imajını düzeltmeyi, karşı karşıya oldukları izolasyon ve yaptırımları kaldırmayı ve İsrail’de bugün her şeyi etkileyen iç karışıklığı rehabilite etme amacını taşıyor.
ABD Başkanı Trump’ın Gazze ile ilgili sözleri hukukla da insanlıkla da bağdaşmıyor. Gerçekçi de değil.
Trump’ın açıkladığı planın uygulanması ve netice alması mümkün olmayacaktır.
Planın uygulanmaya teşebbüs edilmesi bile, hiç şüphesiz, bölgede, yayılma potansiyeli çok yüksek çatışmaları başlatacak ve yine tüm dünyaya yayılma potansiyeli taşıyan terör eylemlerine neden olacaktır.
Yaşananlardan en büyük zararı, gelecekte, belki de bu kararlarla hiçbir ilgisi olmayan İsrail ve ABD vatandaşları görecekler.
Trump’ın gelir gelmez AB’ye Kanada’ya, Panama’ya, Ukrayna’ya posta koyması, Arap ve İslam Dünyasını yok sayarak Gazze’yi alacağını ve Filistinlileri süreceğini açıklaması tam bir zorbalıktır. Bütün dünya bu zorbalığa bir karşılık verecektir.
Dünya kimsenin oyuncağı değil.
İnsanların vatanlarına “arsa” muamelesi yaparsanız; devlet yönetmeyi “emlak komisyonculuğu”yla karıştırırsanız bundan herkes zarar görür.
Bu Filistin için de geçerli, Suriye’nin kuzeyi için de geçerli, Doğu Akdeniz için de geçerli, Karabağ için de geçerli.
Kimse, önce yangını başlatıp, sonrasında “yangından zarar gördüm” diye şikayetçi olmasın.
Trump’ın Gazze’ye dair dile getirdiği planın, dünya devletleri tarafından da kabul edilmesi mümkün değildir.
İsrail’de bile, henüz aklını kaybetmemiş insanlar tarafından, planın, “bölgede çatışmaları ve istikrarsızlığı tırmandıracağı”, “uluslararası hukuk ve teamülleri açıkça ihlal ettiği”, “gerçekçi olmaktan uzak olduğu” yönünde yorumlarla karşılaşıyoruz.
Çok sayıda uzman, Trump’ın açıklamalarını, ateşkes sonrasında güçlenen “iki devletli çözüm” ihtimalinin önünü kesmek olarak değerlendirdiler.
Bağımsız bir Filistin devleti dışında hiçbir çözüm mümkün ve gerçekçi değildir.
Filistin’i, kardeşlerimizi desteklemeye, devam edeceğiz. Başkenti Kudüs olan bağımsız Filistin kurulmadan bölgeye barışın gelmesi mümkün değildir.
Dün, uluslararası ajanslar, Filistin resmi haber ajansı WAFA’nın, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ın Siyonist rejim tarafından katledilen, alıkonulan ve yaralanan Filistinlilerin ailelerine maddi yardım yapılmasını öngören kanun ve yönetmelikleri iptal ettiği yönünde bir haber yayınladığını paylaştılar..
Haberde, kararnamede değişiklik yapan Mahmut Abbas’ın, söz konusu Filistinli ailelere sağlanan maddi yardımın, Sosyal Kalkınma Bakanlığından, Filistin Ulusal Ekonomisini Güçlendirme Kurumuna aktarılmasına karar verdiği bilgisi yer alıyor.
Kendinize sahip çıkmazsanız, başkalarının size sahip çıkmamasından dolayı şikayet etme hakkınızı kaybedersiniz.
Vicdan sahibi herkes gibi üzgün ve şaşkınız.
Kararın bir an önce iptal edilmesi konusunda Mahmut Abbas yönetimine çağrı da bulunuyoruz.
Biliyorsunuz, CHP, yerel seçimlere, çok sayıda seçim çevresinde, PKK’nın siyasi uzantısı sözde siyasi parti ile seçim ittifakı yaparak girmişti.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör Suçları Soruşturma Bürosu tarafından, terör örgütü PKK/KCK’nın çok sayıda yöneticisinin, “Kent uzlaşısı” kapsamında, belediyelere yerleştirildiğinin tespit edildiği açıklandı.
Operasyonda, yapılan anlaşma gereği belediye başkan yardımcılığı ve belediye meclis üyeliği görevlerine getirilen terör örgütü mensuplarının gözaltına alındığı açıklandı.
Adli süreç devam ediyor.
Partimizin Genel Başkanı Sayın Mustafa DESTİCİ, seçimler öncesinde, bugünkü tablonun müsebbiplerini uyarmıştı.
Kanlı ve hain terör örgütü PKK’nın uzantılarıyla hiç kimsenin, hiçbir siyasi partinin iş birliği yapmaması gerektiğini, belediyelerin terör örgütlerinin lojistik üssü haline getirilmesine engel olunması konusunda duyarlı ve dikkatli olunması konusunda uyarılarımızı ifade etmiştik.
Söz konusu anlaşmanın diğer unsurları tarafından, o dönemde yoğun ve haksız tepkiler aldığımızı da sanırım herkes hatırlayacaktır.
Kimse, konuyu “demokrasi” ya da “fikir hürriyeti” bahaneleriyle izah etmeye çalışmasın.
Terör örgütünün siyasi parti kurdurmasının nedeninin zaten bu kavramları istismar etmek olduğunu, kendileri sayısız kez ifade ettiler.
Başta CHP olmak üzere, hiç kimse milletimizi bu tuzağa çekmeye çalışmamalıdır.
Van’ın DEM partili sözde Büyükşehir Belediye Başkanı, yargılandığı Diyarbakır’da, 5’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada, “terör örgütüne yardım” suçundan, istinaf yolu açık olmak üzere 3 yıl 9 ay hapisle cezalandırıldı.
Söz konusu şahıs, Hakkâri Yüksekova’da, terör örgütü PKK’ya yönelik askeri operasyonların durdurulması maksadıyla, sivillere kapalı olan yüksek güvenlikli bölgeye girmeye çalıştığı için, terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım suçundan 3 yıl 1 ay 15 gün hapisle cezalandırıldı.
Şahıs acilen bir “kamu görevi” olan belediye başkanlığından alınmalıdır.
Konuyu “demokrasi” kelimesiyle izah etmeye çalışacaklara bir cümleyle cevap vermek istiyorum.
Demokrasi “cinayet işleme hakkı” değildir.
Kimse tarihin en alçak suç örgütünün günahlarını “demokrasi paravanı”nın arkasına saklamaya çalışmasın.
Hiçbir örtü, PKK’nın günahlarını gizlemeye yetmez.
Bütün bunların müsebbibi legal görünümlü illegal yapı olan PKK’nın siyasi uzantısı DEM Parti ve türevleri bir kez daha açılmamak üzere kapatılmalıdır.
Terörle mücadelenin en önemli ayaklarından birisi budur.
Bir kez daha kararlı bir şekilde vurguluyoruz ki;
Terörle müzakere olmaz, mücadele olur ve terörün tüm unsurlarına karşı topyekun mücadele edilerek terör yok edilir.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından, “Türkiye ve Türkmenistan arasında imzalanan anlaşma ile Türkmen gazının Türkiye’ye geleceği” açıklandı.
Anlaşma, gaz akışının 1 Mart 2025’te başlamasını öngörüyor ve Türkiye’nin doğal gaz arz güvenliğini artırmayı hedefliyor.
Milletimiz ve Türk Dünyası için anlaşmanın hayırlar getirmesini diliyorum.
Türk Dünyası ile birlikte hep beraber daha güçlü olacağız…
Sizlerin huzurunda, ülkemizin milli birlik ve beraberliğini tehdit eden bazı önemli gelişmeler üzerine açıklamalarda bulunmak istiyorum.
1. DEM Parti Heyeti ve İmralı Süreci
Son dönemde, İmralı’dan gelecek bir açıklama ve terör örgütünün sözde fesih kararıyla ilgili bir beklenti yaratıldı. Bu süreçte DEM Parti heyetine de birtakım misyonlar atfedildi. Ancak biz en başından beri bu oyuna karşı durduk ve bugün yaşanan her gelişme, haklılığımızı bir kez daha gözler önüne sermektedir.
Son olarak, terör örgütünün meclisteki uzantıları tarafından yapılan açıklama tam bir hadsizlik örneğidir. 15 Şubat’ta yapılacak sözde açıklama, Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi ile yapacakları görüşme nedeniyle ertelenmiş. Bu densizlik bizim aklımızla, sabrımızla alay etmektir!
Hayırdır efendiler!
Türkiye’nin meselesini sen hangi hakla, hangi sıfatla ve hangi yetkiyle başka bir ülkenin politik aktörleriyle görüşüyorsun? Sen bu bağın üzümü müsün, yoksa komşunun bağına dal mı uzatıyorsun? Komşunun bağına dal uzatırsan o dalı ya komşu keser, ya biz keseriz.
Barzani ve hele hele Talabani kim oluyor ki, örgüt üzerinde bu kadar etkili olduklarına inanarak bu görüşme trafiğini yapma ihtiyacı hissediyorsunuz?
Buradan herkese sesleniyorum: Biz Büyük Birlik Partililer Alperenler olarak bu sürece yekten karşıyız ve sizi uyarıyoruz:
“Kem aletle kemalat olmaz!”
Bu yanlıştan ivedilikle dönülmelidir!
2. Türk Sporunda Derin Manipülasyonlar ve Pis Oyunlar
Son günlerde futbol üzerinden yayılan pis kokular dikkatimizi çekiyor. Bu işin sadece sporun doğasında olan olaylar olduğunu düşünmüyoruz. İki güzide kulübümüzün ve onların taraftarlarının manipüle edilerek, toplumsal barışımızın altına dinamit konduğuna inanıyoruz.
Bu sadece sahadaki rekabet değil! Bu işin bir tarafı da kanunsuz bahis ve gayrimeşru ilişkiler ağına dayanıyor. Eğer zamanında müdahale edilmezse bu mesele, canımızı sıkmaya huzurumuzu bozmaya, keyfimizi kaçırmaya devam edecek, milletimize ve ülkemize bedeller ödetecektir.
Yetkililere sesleniyorum: Bu meseleye acilen müdahale edin! Milletimizin daha fazla kutuplaşmasına izin vermeyin ve işin seyri değişmeden bu pis oyunu bozun!
3. Ürdün Kralı ve Trump Görüşmesi: Gazze’ye Yapılan Zulüm
Ürdün Kralı Abdullah ile Trump arasında yapılan görüşmenin detayları hepimizin malumu. Anlaşılan Trump, ABD Başkanlığı ile emlak imparatorluğunu birbirine karıştırmış. Neymiş, 2 milyon Gazze’li Gazze’yi boşaltacak, Amerika oraya el koyup turizm cenneti yapacakmış!
Fransa, Almanya ve Rusya bu açıklamalara sert tepki gösterdi. Peki, bizim sözüm ona Müslüman liderlerimiz nerede? Tık yok!
Bizim oralarda bir söz vardır: “Beş dakika adam taklidi yap bari!” derler.
Siz nasıl insansınız? Siz nasıl Müslümansınız? Siz nasıl liderlersiniz ki kendi dindaşlarınıza, soydaşlarınıza ve topraklarınıza yapılan bu zulme sessiz kalıyorsunuz?
Türkiye hariç, hiçbir Müslüman ülkeden ses çıkmıyor, Yazıklar olsun.”