BBP Kars İl Başkanı Ertem: “Kimse karnından konuşmasın” – Birlik Haber Ajansı
Büyük Birlik Partisi (BBP) Kars il Başkanı Tuncay Ertem, gündeme dair zehir zemberek açıklamalarda bulundu. Ertem’in yaptığı açıklamalardan satır başları şöyle.
SURİYE
Suriye’de yaşanan rejim değişikliğinin üzerinden yeterince zaman geçtiğini düşünüyoruz. Yeni yönetim hala terör örgütü YPG/PKK ile ilgili kayda değer bir adım atmamıştır. Bu işi uzatmanın alemi yoktur. Bu terör örgütü orada var olduğu sürece yeni yönetim tam anlamıyla muktedir bir yönetim asla olamaz ve meşruiyet tartışmalarından hiçbir zaman kurtulamaz. Türkiye’de elini bu bölgeden çekmez çekemez. Biz milletimizin güvenliğini düşünmek zorundayız ve bu noktada terör örgütü var olduğu sürece Suriye’nin kuzeyinde Türkiye her türlü önlemi almakta hak sahibidir.
TÜSİAD
Türkiye’de, uzun yıllar, siyaseti ve iktidarları büyük sermaye grupları şekillendirdi.
Yine demokrasiye, milli iradeye müdahalelerde ve ara dönemlerde, aynı sermaye gruplarıyla ve onun sözcüsü durumundaki TÜSİAD’la sıklıkla karşılaştık.
Örnek isteyenler, 28 Şubat’tan başlayarak, geriye doğru, arşivlerde ilerleyebilirler.
Hiç kimse, bir sivil toplum örgütünün görüşlerini açıklamasını yadırgamıyor.
Bununla birlikte, herhangi bir topluluğun, ekonomik imkanları ve dış bağlantıları ne kadar güçlü olursa olsun, kendisini millet iradesinden üstün görmesini, kendine iktidarları belirleme yetkisi ve gücü vehmetmesini, yalan haber yaymasını, devletin kurumlarını ve o kurumlarda görev yapanları aşağılamasını, normal karşılayamayız.
Evet, TÜSİAD başkanının da TÜSİAD üyelerinin de dağdaki çobanın da bir oyu var.
Ey TÜSİAD üyeleri,
Hepinizin hakir gördüğü “dağdaki çoban”, “köydeki çiftçi”, “kasabadaki ayakkabıcı”, “şehirdeki imalatçı” geçmişte, kârlarını maksimize etmek için hükümetlerle pazarlık yapmadı, imtiyazlar istemedi…
Arzu ettiği tavizleri alamayınca “reklam veren” olarak mutlak bir şekilde kontrol ettiği konvansiyonel medyayı hükümetleri devirmek için kullanmadı.
Darbecilerle iş birliği yapmadı.
Türkiye’de, distribütörü oldukları global markaların sahibi olduğu ülkelerin lobi faaliyetlerini üstlenmedi.
Bilakis, TÜSİAD ve temsil ettiği zihniyet, çoğu zaman da sesi fazla çıktığı için “dağdaki çoban”ı kandırdı; haydi daha nazik bir ifade kullanıp “ikna etti” ve istediği yere oy vermesini sağladı.
Ama “dağdaki çoban” demokrasiye ve millet iradesine hiç ihanet etmedi.
İmkanlarını, milletin değerlerine düşmanlık etmek için kullanmadı …
O nedenle, onların oylarının, en az TÜSİAD üyelerinin oyları kadar değerli ve kutsal olduğunu düşünüyorum.
Meslek kuruluşları zaman zaman açıklamalar yapıyorlar.
Bazen, parti olarak, kendilerini “meslek kuruluşu” olarak tanımlayan örgütlenmelerin saldırı niteliğindeki açıklamalarına maruz kalıyoruz.
“Kimmiş?”, “neymiş?” diye baktığımızda, bu örgütlenmelerin, isimlerinde yer alan meslek ve meslek mensuplarıyla ilgili hemen hemen hiçbir çalışma yapmadıklarına şahit oluyoruz.
Türkiye’nin böyle bir problemi de var.
Meslek kuruluşlarının siyaseti belirleme gayretlerinin, hiçbir dönemde siyasete de o mesleğe de meslek mensuplarına da millete de ülkeye de bir faydası olmadı.
Umarım herkes, milletimizin geçmişte yaşadığı acı tecrübelerden gereken dersleri çıkarmayı başarabilir…
Boşanma ve Nafaka Davalarıyla İlgili Değişiklik
Dün, basında;
· Boşanma davalarının daha hızlı sonuçlanabilmesi;
· boşanma davalarının öncelikli olarak ele alınması;
· nafaka, mal paylaşımı ve velayet gibi çekişmeli konuların ayrı davalarda görülmesi;
· çekişmeler nedeniyle bir buçuk yıldan üç yıla kadar uzayabilen boşanma davalarının daha kısa sürede sonuçlanması;
· nafakanın evlilik süresine göre belirlenmesi ve nafaka bittikten sonra kadına sosyal yardım ödenmesi;
gibi değişikliklerin yer aldığı, Ak Parti teklifinin Meclis gündemine geleceği haberleri yer aldı.*
Konuyla ilgili, Meclis’te temsil edildiğimiz dönem de dahil olmak üzere, teklifte yer alan konularla ilgili çok sayıda açıklama yaptık.
Özellikle “süresiz nafaka” uygulamasının ömür boyu süren mağduriyetlere ve yeni suçlara neden olması, bugün yaşadığımız toplumun ağır ve öncelikli meselelerinden biri.
Bu problemlerin çözümü için adımlar atılmasını olumlu bir gelişme olarak değerlendiriyoruz.
Bununla birlikte, milletimizin bütününü ilgilendiren, bizce çok önemli bir konuda, kararın, olabilecek en yüksek mutabakatla şekillendirilmesini ayrıca önemli buluyoruz.
Sosyal Devlet Uygulamaları
Yeni evlenenlere destek
Daha önce de belirttiğimiz gibi devletimizin yeni evlenecek olan gençlerimize sağladığı imkanları kayıtsız şartsız destekliyoruz. Zira aile olmaz ise toplum olmaz, toplum olmaz ise millet olmaz, millet olmaz ise devlet olmaz. Bu yüzden aile kurma niyetinde olan gençlerimize her türlü destek sağlanmalıdır. Devletimizin açıkladığı destekler yetersizdir. Bu desteklerin artırılarak gençlerimizin evliliğe teşvik edilmesi şarttır.
3. LGBT İ VE DİJİTAL PLATFORMLAR
Türkiye’de faaliyet gösteren tüm LGBTİ dernekleri yarattıkları ahlaki terör nedeniyle terör örgütü olarak değerlendirilmeli ve hepsi derhal kapatılmalıdır. Dernek yöneticileri ve üyeleri hakkında milletin bekasına kastettikleri için terör soruşturması başlatılmalıdır.
Çarşıda, pazarda, TV ekranında, sosyal medyada, sapık yayın platformlarında kılık, kıyafet, hal ve davranışları ile LGBTİ propagandası yapanlar hakkında terör örgütü PKK, DHKP-C mensubu gibi işlem yapılmalıdır. Bu teröristler halktan tecrit edilmeli, gerekli yasal müeyyideler tavizsiz uygulanmalıdır.
Bakın ahlaki yapımızın bozulmasında en önemli sebeplerden birisi biliyorsunuz bazı televizyonlarda, dijital platformlarda, internet hesaplarında, sosyal medyada, dizi ve filmler üzerinden milletimize kültürel ahlaki suikastlar düzenlenmesidir.
Bu platformlar acilen uyarılmalı ve milli manevi temellerimize risk teşkil eden içerikler yayından kaldırtılmalı, kaldırmayanlar erişime kapatılmalı ve yetkilileri hakkında toplum yapısını bozma ve toplumsal ahlaka ve değerlere muhalefet suçlaması ile davalar açılmalıdır.
Van Protestolar
Basın yayın organlarında, dün şöyle bir haber yer aldı:
“Van Büyükşehir Belediyesi’ne kayyum atanmasının ardından kentte başlayan protestolar sırasında DEM Parti sözde Grup Başkanvekilinin de aralarında bulunduğu onlarca gösterici ‘Yaşasın İsrail!’ sloganları attı.”
Terör örgütünün ve terör örgütünün kurdurduğu siyasi parti görünümlü örgütlenmenin, hukuku, siyaseti ve demokrasiyi zehirlemek için kullandığı sayısız ihanetten, sayısız provokasyondan, sayısız alçaklıktan biriyle daha karşı karşıyayız.
Van ilimiz, Büyükşehir Belediyesi’nin, terör örgütü tarafından kullanılmaktan ve terör örgütünün istismarlarından kurtarılmasından sonra sayısız provokasyona sahne oldu.
Başta kamu malına zarar verenler olmak üzere, Van’da vatandaşlarımızın huzurunu bozan tüm terör örgütü mensupları yakalanıp en ağır şekilde cezalandırılmalıdır.
Gerçeklerin anlaşılması için, haberde yer alan slogana gerek yoktu.
Terör örgütü ve terör örgütü mensuplarının kimin köpeği olduğunu herkes zaten biliyor…
DEM Parti Heyeti
Dün, PKK’nın siyasi parti görünümlü uzantısı, terör örgütünün cezaevindeki elebaşıyla irtibat kurmak için görevlendirdikleri heyetin, diğer görüşmeleriyle ilgili bir açıklama yaptı.
Basına, heyetin, Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi Başkanı Barzani’yle ve Talabani ailesiyle görüştüğü bilgisi verildi. Hatta Celal Talabani ile ilgili deftere Türkçe mesaj yazdıkları basına yansıdı. Dışarda Türkçe yazanlar içerde buna itiraz etmeleri ne kadar boş ve anlamsız olduğunu görüyoruz.*
Aslında söylenecek çok şey var.
Sağımıza, solumuza bakmadan; hiçbir hesap yapmadan; sadece Allah’a ve milletimize vereceğimiz hesabı düşünerek söylüyoruz zaten. Söylemeye de devam edeceğiz.*
Bugünlük, sadece birkaç soru soracağım:
Terör örgütünün “şartsız” silah bırakmasına bugüne kadar engel olan şey nedir?
“Şartsız silah bırakma” söz konusu değilse, kamuoyuna aylardır açıkça ifade edilmeyen şartlar nelerdir?
Barzani ve Talabani’ye giden sözde milletvekilleri, göreve başlamadan hangi ilkelere ve ülkeye bağlılık yemini ettiler, bugün neye ve hangi ülkelere hizmet ediyorlar ve adalet buna neden seyirci kalıyor?
Bu tiyatroyu daha ne kadar izleyecek, milletimizin kandırılmasına, terör örgütünün hukuku ve siyaseti zehirlemesine daha ne kadar izin vereceğiz?
Aslında soruların cevaplarını herkes biliyor…
Hepimiz biliyoruz…
Hüda-Par Çalıştayı
Birkaç gün önce, Diyarbakır’da bir çalıştay yapıldı.
Yapılan çalıştayın sonuç bildirgesi olduğu ifade edilen açıklamada, biraz PKK, biraz DEM Parti, biraz da Devlet Cumhuriyet ve Türk düşmanı sözde bir kesimin, bizce herhangi bir önemi ve değeri olmayan söylemlerinden parçalar vardı.
Ülkemizdeki tüm siyasi partiler, “etnik bölücülük yapmak” yerine, demokratik parlamenter sistemle yönetilen tüm dünya ülkelerinde olduğu gibi, kurulma şekillerini ve nasıl faaliyet yapacaklarını belirleyen Anayasa ve yasalara uymak zorundadır.
Ülkemizdeki bazı siyasi partiler, PKK’nın kurdurup istikametini belirlediği siyasi parti görünümlü diğer terör yapılanmalarıyla, hareket alanı ve seçmen kapma yarışına girişeceklerine, her siyasi parti gibi, yine Anayasa ve yasalarda belirlendiği gibi, ‘bölge ve etnik köken ayrımı yapmadan’, tüm vatandaşlarımızın mutlu, hür ve müreffeh bir hayat sürmeleri için gayret göstermelidirler.
Daha önce de çeşitli vesilelerle ifade ettim:
“Kürt Meselesi” ifadesini kullanan herkes, ne kast ettiğini açıkça söylemek zorundadır.
Kimse karnından konuşmasın.
Ve hiç kimse 2 trilyon dolarlık kaynağını terörle mücadeleye harcayan; bu nedenle vatandaşlarına vermesi gereken eğitim, sağlık, altyapı gibi asli görevlerini aksatmak durumunda kalan; on binlerce evladını şehit veren ülkemizde; milletimizin sinir uçlarıyla oynamasın.
Bedeli ağır olur…
Biz doğruları söyleyelim, “yalanlar” ve “ihanet” o kelimelere yakışanlara kalsın.
Bir kez daha kararlılıkla ifade ediyoruz.
1) Türkiye’de Kürt sorunu yoktur, terör sorunu ve siyasi bölücülük meselesi vardır.
2) Türkiye sınırları içerisinde Kürdistan diye bir yer de yoktur.
3) Türkiye’de resmi dil ve eğitim dili Türkçedir.
4) Türkiye Cumhuriyeti Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür ve Türk Milleti’nin ayrılmaz bir parçasıdır
5) Bu ülkede yaşayan anâsır-ı İslam’ın kardeşliği Allah’ın emri, Hz. Muhammed Mustafa’nın sünnetiyle kaimdir.
6) Şakiler her zaman hak ettiği sonu yaşamış ve yaşayacaktır.
7) Bu hususlar asla müzakere edilemez.”